Japonya’nın %0 Evsizlik Oranına Sahip Olmasının Arkasındaki Karanlık Hikâye
Japonya’nın küresel arenada övünç kaynağı hâline gelen %0’a yakın evsizlik oranı, ilk bakışta herkesi hayrete düşürüyor. Ancak bu durum, ülkenin sosyal yapısını ve toplumsal normlarını daha yakından incelediğimizde farklı bir hikâye anlatıyor.
Evsizliğin neredeyse yok sayıldığı bir toplumda, gerçekte binlerce insanın görünmez bir hayat sürdürdüğü acı gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Resmî istatistiklere göre 125 milyondan fazla nüfusu olan Japonya’da yaklaşık 3.000 evsiz insan yaşıyor.
Bu da nüfusun yaklaşık %0,003’üne tekabül ediyor ki bu oran İsviçre gibi evsizlik oranının düşük olduğu diğer ülkelerden çok daha az ve ABD gibi ülkelerin ise fersah fersah önünde.
Peki ama tam olarak neden? Bu son derece düşük oranın nedeni olarak sıklıkla dile getirilen birkaç neden var.
Japonya’da evsiz olmak, sadece maddi bir sorun olmanın ötesinde…
Evsiz bireyler; toplum tarafından genellikle yardımı hak etmeyen, kendi durumlarından bizzat sorumlu kişiler olarak görülüyor. Bu durum, evsizlerin yardım arayışında bile büyük bir utanca maruz kalmalarına neden oluyor.
Kamusal alanlarda dilenmenin yasak olması, evsizlerin göz önünde olmaktan kaçınmaları ve şehirlerin evsizlere karşı uyguladığı düşmanca mimari politikaları, evsizlerin toplumdan tamamen silinmesine yol açıyor.
Sonuç olarak yetkililer evsiz olmayı çoğu ülkede olduğundan daha zor hâle getirme eğiliminde. Örneğin evsizlerin orada uyuyamaması için geceleri kilitlenen parklar bulunuyor.
Ayrıca evsizleri bölgede kalmaktan caydırmak için üzerinde yatmayı, uyumayı ve uzun süre oturmayı rahatsız edecek şekilde özel olarak tasarlanmış banklar bile var.
Böylece evsiz olmayı hem zor hem de sosyal olarak kabul edilemez hâle getiriyorlar.
Japonya’da alkol dışındaki her türlü uyuşturucuyla ilgili çok katı yasalar/cezalar var. Bunun sonucunda Amerikalıların %46’sına kıyasla Japon nüfusunun sadece %1,6’sı hayatları boyunca alkol dışında uyuşturucu kullanıyor. Yani kısaca, Japonya’da neredeyse hiç uyuşturucu bağımlısı insan bulunmuyor.
Aynı zamanda Japonya’da çok güçlü sağlık sistemi var ki bu da önemli bir faktör çünkü Amerika Birleşik Devletleri’nde evsizliği deneyimleyen insanların %30-35’i ruhsal hastalığa sahip.
Japonya’nın nispeten erişilebilir konutlara sahip olduğunu da hatırlatmak gerek çünkü diğer gelişmiş demokratik ülkelerden daha fazla konut inşa etmekte.
Çeşitli düzenlemeler nedeniyle konut inşa etmenin giderek zorlaştığı çoğu batı ülkelerinin aksine Japonya, tam tersi bir yol izlemiş ve çok az kısıtlama getirerek her şeyi inşa etmeyi kolaylaştırarak uygun fiyatlı hâle getirmiş.
Tüm bunlar kulağınıza harika geliyor değil mi? Resmî rakamlara rağmen gerçek çok daha vahim ve evi olmayan azımsanmayacak miktarda insan var. Ancak bunlar gözlerden ve hükûmet istatistiklerinden uzakta gizleniyor.
Peki bu nasıl mümkün olabiliyor diye sorgulayabilirsiniz. 1990’larda Japonya, hisse senedi ve emlak piyasalarının çökmesiyle ciddi ekonomik kriz yaşadı.
Makul bir ücretle düzenli bir iş bulmak son derece zorlaştı ve milyonlarca insan,düşük ücretli geçici yarı zamanlı işlerde hayatta kalmak zorunda kaldı.
Birçoğu hiçbir zaman toparlanamadı ve Japonya’nın kayıp nesli olarak anılmaya başlandı.
Statüsü, toplumda yeri ve geleceği olmayan insanlar nispeten uygun fiyatlı Japonya’da bile bir dairede tutunamıyor ve her ay kira ödeyemiyordu.
Aynı zamanda toplumdan gelen utanç ve damgalanmadan kaçınmak için sokaklarda yaşamaktan kaçınmak için her şeyi yapıyorlar. Böylece siber evsizler olgusu ortaya çıktı…
Bu kişiler genellikle internet kafelerde, 24 saat açık halka açık mekanlarda geçici olarak yaşamakta ve sosyal olarak kabul edilebilir bir görünüm korumak için büyük çaba sarf etmekte.
Japonya’nın evsizlikle ilgili resmî istatistiklerinin gerçek durumu yansıtmadığını buradan anlayabiliriz.
Pek çok ülke tarafından “başarı hikâyesi” görülen şey o kadar da masum değilmiş sanki? Yorumlarda konu hakkındaki düşüncelerinizi bekliyor olacağız.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimize aşağıdan ulaşabilirsiniz: